Urfa’daki İntiharlar Erbakan’ın da Gündeminde ! | Urfam Haber | Şanlıurfa'nın Haber Sitesi
SON DAKİKA

Urfa’daki İntiharlar Erbakan’ın da Gündeminde !

Bu haber 07 Mayıs 2021 - 12:00 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Şanlıurfa'da son dönemlerde art arda yaşanan intiharların nedenleriyle ilgili Yeniden Refah Patisi Genel Başkanı Dr.Fatih Erbakan'ndan önemli tespitler…Fatih Erbakan: Artan intiharların nedeni pandemi ile derinleşen ekonomik sıkıntılar! olduğunu söyledi.

ARTAN İNTİHARLARIN NEDENİ PANDEMİ İLE DERİNLEŞEN EKONOMİK SIKINTILAR!
Fatih Erbakan: Artan intiharların nedeni pandemi ile derinleşen ekonomik sıkıntılar!
Yenide Refah Genel Başkanı Erbakan, ekonomik sıkıntılar nedeniyle artan intihar vakalarına dikkat çekerek, "Yıllardır söylediğimiz fakirliğin, gelir dağılımı adaletsizliğinin, kaynakların adil bir şekilde paylaşılmamasının ülkemizin çok önemli bir yarası olduğu gerçeği, bu son intihar vakalarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıkmış oldu." dedi.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan yaptığı yazılı açıklamada, peş peşe gelen intihar haberlerinin ülkeyi derinden sarstığını, bunun Milletimizin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik sorunların boyutunu ve bu sorunların ortaya çıkardığı ruhsal ve psikolojik yıkımın etkisini ortaya koyduğunu söyledi.
TÜİK'e göre intiharların 1. nedeni ekonomik sebepler
Sadece Şanlıurfa’da 15-16 Nisan tarihlerinde 4 kişinin peş peşe intihar etmesinin, durumun vehametini gösterdiğini belirten Erbakan, şunları söyledi:
"Elbette ki sebep ne olursa olsun, hiçbir acı, hiçbir sorun intihara gerekçe olamaz, bir insanın kendi canına kıyması asla kabul edebileceğimiz bir durum değildir. Artan intihar vakaları ile ilgili değerlendirme yaparken amacımız, ortaya çıkan bu acı tablonun sebeplerini doğru tahlil etmek ve milletimizin tek bir ferdinin dahi intihar etmesine, hayatını sonlandırmasına gönlümüzün razı olmadığını ifade etmektir. TÜİK’in yayınladığı rapora göre 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yaşanan intihar vakaları sayısal olarak da, oransal olarak da artmaktadır. 2009-2019 yılları arasında, 10 yılda kayıtlara geçen intihar sayısı maalesef 35 bine yaklaşmıştır. Yine TÜİK verilerine göre bu intiharlar arasında “ekonomik sebepli” olanlar 1. Sırada yer almaktadır. Kayıtlara “Aile Geçimsizliği”, “Geçim Zorluğu”, “Ticari Başarısızlık” olarak geçen sebeplerin tamamı ekonomik sıkıntıların intihar vakalarındaki etkisini göstermektedir. Bu intiharlar, yıllardır üretime ve istihdama dayalı olmayan, borçla, krediyle, yüksek faiz getirisi için ülkeye giren sıcak para ile yürütülen ekonominin ağır sonuçlarıdır."
Artan intiharların nedeni pandemi ile derinleşen ekonomik sıkıntılar!
Bu intiharların, 20 yıldır uygulanan borç-faiz, beton-çimento ekonomisinin, kaynak ve imkanların tahsisinde “Önce Millet” yerine, “Önce İmtiyazlılar” denilerek hareket edilmesinin sonucu olduğunun altını çizen Erbakan, "Tarihi rekorlar kıran işsizlik oranları, açlık sınırında bir hayat sunan asgari ücret, geleceğe dair umutları tükenen genç nesil, kredi kartı ve banka kredisi borcu altında ezilen insanlar, elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan 4 milyon hane, sosyal yardıma muhtaç 7 milyon hane, siftah yapamadan akşam eden ve kısıtlama kararıyla son bir yılda doğru dürüst dükkanını dahi açamayan ve devletten de dişe dokunur bir destek alamayan esnaflar, torununun sünnetine giderken bir çeyrek altın dahi alamayan emekliler, çocuğunun küçücük bir isteğini yerine getirecek parası olmayan babalar, mutfakta boş buzdolabıyla baş başa kalan ev hanımları… Halkımızın bu acı gerçekleri “neden bu kadar intihar vakası yaşanıyor” sorusunun cevabı olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle son bir ayda yaşanan tüm intihar vakalarının arkasında Pandemi süreciyle daha da ağırlaşan hayat şartları, daha da derinleşen ekonomik sıkıntılar bulunmaktadır." ifadelerini kullandı.
12 ayda 240 milyar dolar ödemek zorunda olan İktidarın vatandaşı düşünecek hali yok!
Salgının yayılmasını önleme adına kısıtlama kararı almanın kolay olduğunu, ancak asıl yapılması gerekenin; ‘Sosyal Devlet’ anlayışının bir gereği olarak bu kısıtlamalar dolayısıyla geliri azalan veya tamamen kesilen insanların mağduriyetlerini giderecek adımların atılması olduğu ve bu adımların atılabilmesi için de, güçlü bir ekonomik yapıya sahip olunması gerektiğini söyleyen Erbakan, "Ancak bugünden itibaren 12 ay içinde ‘200 Milyar Dolar’ dış borç ana para ve faizi ödemek zorunda olan ve üstüne yine 12 ay içinde ‘40 milyar Dolar’ bulup cari açığı finanse etmek mecburiyetinde olan iktidarın vatandaşı da, vatandaşın içerisine düştüğü buhranı da düşünecek bu duruma çözüm üretebilecek hali yoktur. " dedi.
İşin garibi vatandaşını düşünmeyen iktidar, bir avuç imtiyazlıyı ise ihmal etmemektedir!
İktidarın “Önce İmtiyazlılar” anlayışını terk edip, “Önce Millet” anlayışına geçmesinin ve paylaşımda adaleti tesis etmesi şart olduğunu vurgulayan Erbakan, "5 tane imtiyazlı firmaya ihalesiz, pazarlık usulüyle milyar dolarlık işler verilip, yetmezmiş gibi bir de aynı firmalara 128 kez vergi muafiyeti çıkarılmakta, diğer tarafta %40’ı açlık sınırında, %85’i yoksulluk sınırı altında olan halk, fahiş elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan milyonlarevinde başını ellerinin arasına alıp her gün kara kara düşünürken, bir avuç imtiyazlı ise kıyak zenginliğin tadını çıkarmaktadır. İktidarın görevi yoksul bırakılmış halka sadaka dağıtan, hayır kurumu işlevi görmek değil, halkın alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atmaktır. İşsiz milyonlara iş imkanı sağlamaktır. Hem ekonomik açıdan, hem de manevi açıdan insanımızı intihara sürükleyen sebeplerin ortadan kaldırılması, refah seviyesi yüksek, manevi açıdan donanımlı bir toplumsal yapının oluşturulması bir iktidarın en önemli görevidir. Tek bir vatandaşımızın dahi hayatını sonlandıracak bir sona sürüklenmesinin önüne geçecek ekonomik ve sosyal tedbirleri almak iktidarın boynunun borcudur" şeklinde konuştu.
Daha bir gün önce İstanbul Haseki tramvay durağında gerçekleşen intihara ilaveten, son günlerde Şanlıurfa, İzmir, Hatay ve Mersin’den art arda gelen intihar haberleri bizleri derinden etkilerken, Milletimiz’in içinde bulunduğu sosyo-ekonomik sorunların boyutunu ve bu sorunların ortaya çıkardığı ruhsal ve psikolojik yıkımın etkisini de ortaya koymuştur.
Sadece Şanlıurfa’da 15-16 Nisan’da 4 kişinin peş peşe intihar etmesi, durumun vahametini gözler önüne sermektedir.
Elbette ki sebep ne olursa olsun, hiçbir acı, hiçbir sorun intihara gerekçe olamaz, bir insanın kendi canına kıyması asla kabul edebileceğimiz bir durum değildir.
Artan intihar vakaları ile ilgili değerlendirme yaparken amacımız, ortaya çıkan bu acı tablonun sebeplerini doğru tahlil etmek ve milletimizin tek bir ferdinin dahi intihar etmesine, hayatını sonlandırmasına gönlümüzün razı olmadığını ifade etmektir.
Türkiye’de TÜİK’in yayınladığı rapora göre 2017, 2018 ve 2019 yıllarında yaşanan intihar vakaları sayısal olarak da, oransal olarak da artmaktadır.
2009-2019 yılları arasında, 10 yılda kayıtlara geçen intihar sayısı maalesef 35 bine yaklaşmıştır…
Yine TÜİK verilerine göre bu intiharlar arasında “ekonomik sebepli” olanlar 1. Sırada yer almaktadır. Kayıtlara “Aile Geçimsizliği”, “Geçim Zorluğu”, “Ticari Başarısızlık” olarak geçen sebeplerin tamamı ekonomik sıkıntıların intihar vakalarındaki etkisini göstermektedir.
Yıllardır söylediğimiz fakirliğin, gelir dağılımı adaletsizliğinin, kaynakların adil bir şekilde paylaşılmamasının ülkemizin çok önemli bir yarası olduğu gerçeği, bu son intihar vakalarıyla bir kez daha açıkça ortaya çıkmış oldu.
Bu intiharlar, yıllardır üretime ve istihdama dayalı olmayan, borçla, krediyle, yüksek faiz getirisi için ülkeye giren sıcak para ile yürütülen ekonominin ağır sonuçlarıdır.
Bu intiharlar, 20 yıldır uygulanan borç-faiz, beton-çimento ekonomisinin, kaynak ve imkanların tahsisinde “Önce Millet” yerine, “Önce İmtiyazlılar” denilerek hareket edilmesinin sonucudur.
Tarihi rekorlar kıran işsizlik oranları, açlık sınırında bir hayat sunan asgari ücret, geleceğe dair umutları tükenen genç nesil, kredi kartı ve banka kredisi borcu altında ezilen insanlar, elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan 4 milyon hane, sosyal yardıma muhtaç 7 milyon hane, siftah yapamadan akşam eden ve kısıtlama kararıyla son bir yılda doğru dürüst dükkanını açamayan ve devletten de dişe dokunur bir destek alamayan esnaflar, torununun sünnetine giderken bir çeyrek altın dahi alamayan emekliler, çocuğunun küçücük bir isteğini yerine getirecek parası olmayan babalar, mutfakta boş buzdolabıyla baş başa kalan ev hanımları…
Halkımızın bu acı gerçekleri “neden bu kadar intihar vakası yaşanıyor” sorusunun cevabı olarak karşımızda durmaktadır…
Özellikle son bir ayda yaşanan tüm intihar vakalarının arkasında pandemi süreciyle daha da ağırlaşan hayat şartları, daha da derinleşen ekonomik sıkıntılar bulunmaktadır…
Salgının yayılmasını önleme adına kısıtlama kararı almak kolay olandır. Ancak bununla birlikte yapılması gereken; ‘Sosyal Devlet’ anlayışının bir gereği olarak bu kısıtlamalar dolayısıyla geliri azalan veya tamamen kesilen insanların mağduriyetlerini giderecek adımların atılmasıdır.
Bu adımların atılabilmesi için de, güçlü bir ekonomik yapıya sahip olunması gerekir….
Hane halkı, reel sektör ve kamu kesimi olarak toplamda “1 Trilyon Dolar’a yakın iç ve dış borç stoğu olan bir ülkede, çoğu kısa vadeli ve yüksek faizli ‘450 milyar Dolar’lık dış borç stoğuna sahip bir ülkede, dış ticaret açığı yıllık ‘50 milyar Dolar’ seviyesinde olan bir ülkede, kamu kesiminde israfın, üretmeden tüketme anlayışının hakim olduğu bir ülkede, bir de bunların üstüne üretim namına pek bir şeyin kalmadığı bir ülkede,
VATANDAŞA DEVLET TARAFINDAN GÜÇLÜ DESTEKLER VERİLMESİ YERİNE, MASKE-KOLONYA VE PATATES-SOĞAN DAĞITIMI KALMAKTADIR…!!
Bugünden itibaren 12 ay içinde ‘200 Milyar Dolar’ dış borç ana para ve faizi ödemek zorunda olan ve üstüne yine 12 ay içinde ‘40 milyar Dolar’ bulup cari açığı finanse etmek mecburiyetinde olan iktidarın vatandaşı da, vatandaşın içerisine düştüğü buhranı da düşünecek bu duruma çözüm üretebilecek hali yoktur…
Ancak işin garibi vatandaşını düşünmeyen iktidar bir avuç imtiyazlıyı ise ihmal etmemektedir…
5 tane imtiyazlı firmaya ihalesiz, pazarlık usulüyle milyar dolarlık işler verilip, yetmezmiş gibi bir de aynı firmalara 128 kez vergi muafiyeti çıkarılmakta, diğer tarafta %40’ı açlık sınırında, %85’i yoksulluk sınırı altında olan halk, fahiş elektrik faturasını ödeyemediği için karanlıkta kalan milyonlar evinde başını ellerinin arasına alıp her gün kara kara düşünürken, bir avuç imtiyazlı ise kıyak zenginliğin tadını çıkarmaktadır…
-İktidarın “Önce İmtiyazlılar” anlayışını terk edip, “Önce Millet” anlayışına geçmesi şarttır. Paylaşımda adaleti tesis etmesi şarttır.
-İktidarın görevi yoksul bırakılmış halka sadaka dağıtan, hayır kurumu işlevi görmek değil, halkın alım gücünü, refah seviyesini artıracak adımları atmaktır. İşsiz milyonlara iş imkanı sağlamaktır.
-Hem ekonomik açıdan, hem de manevi açıdan insanımızı intihara sürükleyen sebeplerin ortadan kaldırılması, refah seviyesi yüksek, manevi açıdan donanımlı bir toplumsal yapının oluşturulması bir iktidarın en önemli görevidir.
-Tek bir vatandaşımızın dahi hayatını sonlandıracak bir sona sürüklenmesinin önüne geçecek ekonomik ve sosyal tedbirleri almak iktidarın boynunun borcudur…
Bizler Yeniden Refah Partisi olarak “Yaşanabilir Bir Türkiye” idealiyle çalışmaya devam ediyoruz…
Biz “paylaşımda adalet” ve “yönetimde adaleti” sağlayacağız, kaynakların, gelir ve servetin adil bir şekilde paylaşılmasını sağlayacağız. Bizim iktidarımızın önceliği imtiyazlılar değil, millet olacak. Bizim iktidarımızda sadece imtiyazlıların değil, herkesin refah içerisinde yaşayacağı, annelerin ve babaların çocuklarının istekleri karşısında boynu bükük kalmayacağı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.